Demek kendinize doğru dürüst giyecekler ve iyi bir şapka edinmişsiniz.
Vidim da si pronašao pristojnu odjeću i lijepi šešir.
Burada iyi çalışıyorsun ve iyi bir kariyer sahibi olabilirsin.
Dobro si se snašla ovde i lijepa karijera je pred tobom.
Sizin için sağlam ve iyi bir gemi inşa ettim.
Sagradio sam dobar brod, jak i pouzdan.
İyi bir işçi ve iyi bir sevgilisin, hepsi bu.
Shvati, dušo... ti si za iznajmljivanje, dobro jebeš, to je sve.
Sağlam bir taktisyen ve iyi bir lidersin.
Točno. Solidan ste taktičar, dobar vođa.
Daniel çok nazik ve iyi bir insandı...
Daniel je bio drag i predivan sin.
Babanın bir korsan ve iyi bir adam olduğunu kabul eder ya da etmezsin.
Ili možeš prihvatiti da ti je otac bio pirat, ili ne možeš.
Sora yetenekli bir savaşçı ve iyi bir nişancıdır, Teğmen Ford.
Sora je vješt borac i izuzetan strijelac, poručniče Ford.
Tanrıya şükretmek ve iyi bir tüfek o benim dualarıma cevap verdi ve o değildi.
Neka slavljen bude Bog i dobra puška. Uslišio je moje molitve, a ne na njegove.
Senin artık daha büyük ve iyi bir kız arkadaşın var.
Pa... Prešao si na veće i bolje cure.
Eğer bunlar, inançlı ve iyi bir adamı hayatta tutmaya yetmiyorsa o zaman daha fazla yaşamam.
A ako ovo nije dovoljno da održi nekog u životu, u dobroj vjeri, Ne tražim da živim.
Ona tekrar yazıp artık yalnız olmadığımı ve iyi bir arkadaş edindiğimi söyleyeceğim galiba.
Mislim da ću joj pisati nazad, i reći da više nisam usamljen. Da sam stekao dobrog prijatelja.
Çok iyi bir oyuncusun ve iyi bir askersin.
Ti si izvanredan igrač i dobar vojnik.
Ahlaksız, kötü, şirret bir kadındı ama onu sevmiş ve iyi bir evlat olup onunla ilgilenmiştim.
Ona je bila nemoralna, zla, izopačena žena, ali ja sam je voljela i brinula se za nju kao dobra kćer.
İyi bir adam ve iyi bir kimyagerdi. Değer verdiğim biriydi.
Bio je dobar čovjek i dobar kemičar i bio mi je drag.
Görevine bağlı kocayı oynuyorsun ama sikine, sık sık ve iyi bir şekilde muamele edilmesini istiyorsun.
Igraš ulogu poslušnog mužića, ali voliš da ti netko popuši taj kurac često i dobro.
Daha iyi bir baba ve iyi bir koca olacaktır.
Biti će bolji otac, bolji suprug.
Miami'nin daha büyük ve iyi bir fırsat olduğunu düşünüyorum.
Mislim da će Miami biti samo veća i lošija varijanta ovoga ovdje.
17 yaşındaydı ve iyi bir hayat sürdü.
Imala je 17 godina i imala zaista dobar život.
Şahane bir adam ve iyi bir dosttu.
Bio je velik čovjek i dobar prijatelj.
Sıcakkanlı biri ve iyi bir aileden geliyor.
Susretljiv je i iz dobre je porodice.
Çünkü kız senin arkadaşın ve iyi bir şey yapmış.
Jer ti je prijateljica i pomogla ti je.
İyi bir bar ve iyi bir kadının ortak nesi vardır?
U čemu je razlika između žene i torte?
Karşınızda, hepinizin sayıp sevdiği Madeline Pratt politik, itibarlı ve iyi bir vatandaş.
To je Madeline koju poznajete i volite, politički aktivna, utjecajna. Dobra građanka.
Şahsen ben büyük boy bira ve iyi bir uykuyu tercih ederim çünkü tembel biriyim.
Ja bih sebi priuštio malo sna, ali onda ispadam ljenčina.
Ve iyi bir nişanlı olamadım ama iyi bir koca olacağım.
A ja sam bolji čovjek nego zaručnika.
Bütün bunlara karıştığın için çok üzgünüm çünkü çok dürüst ve iyi bir kız olduğundan eminim.
Žao mi je što si umiješana u ovo. Sigurno si dobra, poštena cura.
Ve yaptıkları sayesinde iyileştiğime ve iyi bir insana... dönüştüğüme inanıyorum.
I vjerujem da sam zbog njihove dobrote, rehabilitovan i transformisan u bolje ljudsko bit će.
St. Michael hastanesindeydik ve iyi bir arkadaşımın karısı doğum yapıyordu ve Leann ve ben, sabahın dördüne kadar yeni doğan servisindeydik.
Bili smo u bolnici Sv. Michael. Jedan moj prijatelj i njegova žena su bili pred porodom.
Dışarıda sana yardım etmeye koşmamın sebebi senden hoşlanmam iyi bir adam ve iyi bir baba olduğunu düşünmem veya çok fiyakalı sakallarının olması değildi.
Nisam dotrčala tamo da te spasim jer mi se sviđaš... Ili jer mislim da si dobar čovjek i otac... Ili jer možeš pustiti vrašku bradu.
Tersaneler için danışmanlık işi yaptığını duymuştum ve iyi bir işaret olarak düşündüm.
Čula sam da je radio konsalting za brodogradilišta, što sam shvatila kao dobar znak.
Bütün bu kara bulutlar tepemde dolaşmaktaydılar, ve iyi bir şey düşünebilmeyi çok, çok zor bulmaktaydım, Kendime, pozitif olana odaklanmamın gerçekten bir yolunu bulmam gerektiğini söyledim.
Dok su me okruživali ti tamni oblaci i dok mi je bilo stvarno, stvarno teško misliti na bilo što dobro, rekao sam si da stvarno trebam način da se nekako usredotočim na pozitivno.
Ve iyi bir haber; bu senenin başlarında, danıştay, hükûmet talebi ve tahribi için yeni bir düzenleme getirdi ve ve zorunlu tahrip hakkını yerel idarelerin elinden alıp mahkemelere verdi.
Dobra je vijest kako je ranije ove godine državno vijeće donijelo novu uredbu o reakviziciji i rušenju kuća i odobrila je pravo da ovlasti za prisilno rušenje prijeđu s lokalnih vlasti na sud.
Ama tam işleyen tam bir insan ve iyi bir insan olmak istiyorsanız, pişmanlıklar olmadan değil de onlarla yaşamayı öğrenmelisiniz.
Ali ako želite biti potpuno funkcionalni i potpuno ljudi i potpuno humani, mislim da trebate naučiti živjeti ne bez žaljenja, već s njim,
Modern hayatın en zor yanı ise merdivenleri tüm o karışıklığın ortasında bulmak ve tepeye tırmanarak asil ve iyi bir şey yapmak.
Jedan veliki izazov modernog života je pronaći stubište usred jurnjave i onda napraviti nešto dobro i plemenito kad se popnete do vrha.
On, 20, 30 kilometre gerideyken, birisi bu adamı görmüştür, ve bir araba da bu adamı görür görmez onu haritaya işler, artık haritadadır -- konumuyla, hızıyla, ve iyi bir tahminle saatte 140 kilometreyle gitmeye devam da edecek.
10, 20, 30 kilometara otraga, netko je tu osobu vidio, i čim jedan automobil vidi tu osobu i stavi ga na kartu, on je na karti-- pozicija, brzina, vrlo je vjerojatno da će on nastaviti ići 135 km na sat.
İki üçgen kenarı ve iyi bir hipotenüs nerede bir araya gelirlerse gelsinler (Kahkahaka) Pisagor her zaman devrede olacak.
Gdjegod se dodiruju par kateta i dobra hipotenuza (Smijeh) Pitagorin teorem funkcionira izvrsno.
ama çevrimiçi, başkalarına empati duymak hem hepimiz için yararlı, hem de daha güvenli ve iyi bir dünya yaratmamıza yardımcı oluyor.
no online, iskazivanje empatije drugima dobro utječe na sve nas i pomaže u izgradnji sigurnijeg i boljeg svijeta.
Fakat, diğer yandan, eğer uyuşturucu almaya niyetliyseniz, uyuşturucunun kalitesini ve saflığını belli ölçüde garantiye almak için oldukça makul ve iyi bir yol. Ki eğer uyuşturucu alacaksanız, bu oldukça önemlidir.
No, s druge strane, ako ćete se drogirati, imate razumno dobar način garancije određene razine čistoće i kvalitete, što je nevjerojatno važno ako se drogirate.
Zika salgınına gelince, Kuzey Amerika'da konumlanmış olmamız iyi, çünkü burası hâlâ biraz fazla soğuk ve iyi bir kamu sağlığı sistemimiz var.
Trenutna epidemija Zike -- bolje smo pozicionirani u Sjevernoj Americi jer je ipak hladnije i imamo bolje javno zdravstvo.
Bence büyük bir şirketin göstergesi meydan okumaya karşı açık olmak ve iyi bir yönetim kurulunun göstergesi ise yapıcı olarak meydan okumak.
Vjerujem da je otvorenost izazovima obilježje sjajne tvrtke, a konstruktivno izazivanje značajka dobrog korporativnog odbora.
Ağabeyim ve ben aslında sizlerin de ihtiyacı olan şeylerle büyüdük: sevgiyle, güçlü değerlerle ve iyi bir eğitimin yanında çok çalışmakla başarılamayacak hiçbir şeyin olmayacağı inancıyla.
Moj brat i ja odgojeni smo sa svime što nam je zaista trebalo: s ljubavlju, snažnim vrijednostima i vjerovanjem da s dobrim obrazovanjem i mnogo napornog rada ne postoji ništa što ne možemo učiniti.
Ve iyi bir eğitim alarak, siz de kendi alın yazınızı kontrol edebilirsiniz.
Kad steknete dobro obrazovanje, i vi možete kontrolirati vlastitu sudbinu.
Burası ücretli bir okul ve iyi bir okul.
Ovo je škola u kojoj se plaća naknada.
Yeşil teknoloji ile ve fakirliği azaltan yatırımlar ile ve iyi bir evrensel yönetim ile dünya bu hale gelebilir.
Sa zelenim tehnologijama i investicijama koje iskorjenjuju siromaštvo, i s dobrim globalnim vladanjem, svijet može postati ovakav.
4.2319550514221s
Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!
Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?